27 Mart 2017 Pazartesi

HARİKA BİR KOKU

Merhaba sevgili okur.
Umarım her şey yolundadır.
Geçen gün burnuma bir koku ulaştı ve beni tuttu nerelere götürdü.
Sonra düşündüm ve böyle bir post yazmaya karar verdim. Çünkü bazı kokular var beni hemen o anın içine götürüyor tıpkı bir zaman makinesi gibi...

Mesela ıslak sabunlu bez kokusu beni ilk okula götürür. Yanımda oturan sıra arkadaşım her gün sosis getirir sonra ellerini silerdi hafızama kazınmış o koku.
Sonra ben lise de okurken moda olan bir milyoncularda satılan mor şişesi olan küçük bir parfüm vardı oda beni hemen liseye götürür bir kere kokusunu duysam yeter. Lisedeyim ve okul çıkışı bir yere gidiyoruz.
O parfümün ne adını bilirim ne de şuan satılan yeri biliyorum ve resmini de bulamadım :(
Sonra tabi ki dershane anıları var orada da bir kız arkadaşım Escada sexy graffiti kullanıyordu. Hemen aklıma dershane testleri silgi tozları ve tebeşir tozları geliyor :D Dershanenin o stres dolu günlerine gidiyorum.
Sonra üniversiteye başladım ve daha giderken She parfümün turuncusunu almıştım oda kokusu gibi kullanıyordum o da beni yurt anılarıma sürükler..

Kız yurdu olduğu için avonun her türlü kokusu beni yurt anılarıma götürüyor ama bu koku başka ilk ayrılık ilk özgürlük üniversite arkadaşlık...
Daha sonra üniversite bitti ve sevgili eşimle tanıştım ve onun o hep sevdiğim bildiğim kokusu Armani Black Code :) Yurtta küçük bir şişesini alıp yastığıma sıkar uyurdum... Hala aynı parfümü kullanıyor ve hala aynı koku ile uyuyorum :)

Ve benim o zamanlar kullandığım eşimin hala çok sevdiği koku. Escada collection. Bu kokuda beni tabi ki yaz mevsimine ve üniversite yıllarına götürüyor.

Biz balayına İtalya'ya gittik ve harika bir balayı geçirdik aslında onu da ayrıntılı bir şekilde anlatmayı düşünüyorum. O tatilimiz de eşim Hermes Parfümünü kullandı ne zaman İtalya günlerini özlesem hemen o parfümü açıp kokluyorum ve kendimi İtalya sokaklarında pervasızca dolaşırken buluyorum...

Şu an kullandığım kokuyu da çok severek kullanıyorum bakalım bu koku bana neler hatırlatacak.. Chloe love...
İşte böyle sevgili okur var mı seni de böyle anılarının içinde sürükleyen kokular....
Aa unutmadan bir de bir koku var ki hala burnumda sevgili oğlumun kokusu işte o kokuyu hiç bir şeye değişmem tüm anılarımın en birincisi :D
Bak buram buram kokular eşliğinde bir zaman yolculuğu yaptım.
Pazartesi sendromuna hoş ve kısa bir mola verelim sevgili okur.
Hoşça ve huzurla kal sevgili okurcum...

24 Mart 2017 Cuma

EN SEVGİLİ EY SEVGİLİ

Pırıl pırıl güneşli bir cuma gününden sesleniyorum sevgili okur.
O zaman "içimdeki yaz" ile şiir gününe tekrar hoş geldin...
Bu haftaki konuk şairimiz muhteşem şiirleri ile bilinen Sezai Karakoç...
Mona Roza haricinde Sezai Karakoç'un pek şiirini bilmeyen ben ( malumunuz biz dershane çocuğuyuz) bir gün türkçe öğretmenimin okuduğu bu şiirle tanıştım..
O sözler o aşk...
Kısaca okuyun derim..
Ben okudukça değiştim okudukça anladım...
Cuma günü gibi bir güne de uydu şiirimiz..
Şimdilik hoşça ve huzurla kal....


SÜRGÜN ÜLKEDEN BAŞKENTLER BAŞKENTİNE

Senin kalbinden sürgün oldum ilkin 
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği 
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında 
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim 
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da 
Uzatma dünya sürgünümü benim 
Güneşi bahardan koparıp 
Aşkın bu en onulmazından koparıp 
Bir tuz bulutu gibi 
Savuran yüreğime 
Ah uzatma dünya sürgünümü benim 
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil 
Ayaklarımdan belli 
Lambalar eğri 
Aynalar akrep meleği 
Zaman çarpılmış atın son hayali 
Ev miras değil mirasın hayaleti 
Ey gönlümün doğurduğu 
Büyüttüğü emzirdiği 
Kuş tüyünden 
Ve kuş sütünden 
Geceler ve gündüzlerde 
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği 
Sevgili 
En sevgili 
Ey sevgili 
Uzatma dünya sürgünümü benim 

Bütün şiirlerde söylediğim sensin 
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin 
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın 
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin 
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için 
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini 
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini 
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini 
Sevgili 
En sevgili 
Ey sevgili 
Uzatma dünya sürgünümü benim 

Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta 
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında 
Çatı katlarında bodrum katlarında 
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba 
Hep Kanlıca'da Emirgan'da 
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında 
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında 
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında 
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim 
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da 
Ey çağdaş Kudüs (Meryem) 
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha) 
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi 
Sevgili 
En sevgili 
Ey sevgili 
Uzatma dünya sürgünümü benim 

Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında 
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında 
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında 
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında 
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında 
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda 
Verilmemiş hesapların korkusuyla 
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim 
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da 
Sevgili 
En sevgili 
Ey sevgili 
Uzatma dünya sürgünümü benim 

Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır 
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır 
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır 
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır 
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır 
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır 
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır 
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır 
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır 
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır 
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır 
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır 
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır 
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır 
Sevgili 
En sevgili 
Ey sevgili




 Sezai KARAKOÇ

23 Mart 2017 Perşembe

GEL BENİMLE

Şimdi bu yazıyı okurken sizden ricam arka planda Sevgili Yaşar'dan "gel benimle" şarkısını dinlemeniz...
Merhaba çok sevgili okur.
Bugün yazacak bir şeyler ararken sabah yaşar dinleyip işe geldiğimi hatırladım.
Yaşar nasıl güzel bir ses hiç fark ettin mi ?
Yaşar'ın sesi yaz gibi geliyor insana. Her şarkısı umut veriyor. Sesi duygularını okşuyor. Bir anda o depresif halimden eser kalmıyor. Hele kumralım şarkısı...
Kıpır kıpır ediyor insanın kalbini sebepsiz mutluluk....
Şimdi benim muhteşem olduğuna bu sabah vardığım gel benimle şarkısının sözlerini oku...
Ve hoşça huzurla kal miss gibi bir bahar gününde...



Gel benimle çok çok uzaklara
Hüzünlerimi bir parça aşkla değiştir
Gel benimle bilinmez duraklara
Mevsimlerimi bir dalga yaza dönüştür
Bırak dudaklarımdan benler okunsun
Bırak ellerim saçlarına dokunsun
Bırak kulaklarımda sesin uğulsun
Bırak ellerim saçlarına dokunsun
Söz veriyorum her şey çok güzel olacak
Sadece sen ve ben 

yaşar

17 Mart 2017 Cuma

18 MART

Haftanın şiir gününe hoş geldin sevgili okurcum.
Haftanın anlamına ithafen en sevdiğim şiirlerden birini paylaşıyorum bugün. Çanakkale'nin gönlümdeki yeri çok çok ayrıdır. Koca bir romandır...
Ne yazmaya sözcüklerim ne anlatmaya cümlelerim yeter...
Benim yerime çok güzel anlatmış Mehmet Akif...
Huzur içinde uyusun tüm şehitlerimiz inşallah Allah gani gani rahmet eylesin...
Minnettarız...
Hoşça ve huzurla kal oralarda..





Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi? 

En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi, 
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya- 
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya. 
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! 
Nerde -gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı! " 
Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, 
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi! 

Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer, 
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.  
Yedi iklîmi cihânın duruyor karşına da,  
Ostralya'yla berâber bakıyorsun: Kanada! 
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk; 
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk. 
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ... 
Hani, tâ'ûna da züldür bu rezîl istîlâ! 
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asîl, 
Ne kadar gözdesi mevcûd ise, hakkıyle sefîl, 
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına; 
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına. 
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz... 
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz. 
Sonra mel'undaki tahrîbe müvekkel esbâb, 
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb. 

Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı; 
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı; 
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; 
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin. 
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam, 
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam. 
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; 
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer... 
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, 
Boşanır sırtlara, vâdîlere, sağnak sağnak. 
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller, 
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller. 
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere, 
Sürü hâlinde gezerken sayısız tayyâre. 
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermîler... 
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler! 
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; 
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat îman? 
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm? 
Çünkü te'sis-i İlâhî o metîn istihkâm. 

Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler, 
Beşerin azmini tevkîf edemez sun'-i beşer; 
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedî serhaddi; 
"O benim sun'-i bedî'im, onu çiğnetme" dedi. 
Âsım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek: 
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek. 

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... 
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar, 
Yaralanmış tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,  
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! 

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! 
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. 
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i... 
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi. 
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? 
"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın. 
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb... 
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb. 
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına; 
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; 
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle, 
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle; 
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,  
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan; 
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına, 
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına, 
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem; 
Gündüzün fecr ile âvîzeni lebriz etsem; 
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... 
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana. 

Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini, 
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddîn'i, 
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran... 
Sen ki, İslâm'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran, 
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın; 
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın; 
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât, 
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât... 

Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, 
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber. 

Mehmet Akif ERSOY

TOMBİKTO

Okurcum okurcum okurcum...
Bu aralar çok sık karşılaştığım bir absürdlükden bahsedeceğim çünkü içimde tutarsam patlarım mazallah :D
Ben ki ben hep balık etli sürekli diyette bir hatun olarak hayata gelmişim. Yok yani benim kalemimde öyle tığ gibi zayıflık hep böyleydim. Şöyle söyleyeyim 27 yaşındayım orta okuldaki kilomla hala aynı kilodayım. Benim hayatımda pek değişikliklere yer yok tıpkı kilolarım gibi :D
Bu halde hayatıma devam ediyorken hep annem aman kızım dikkat et az ye bu kilonu koru gibi nasihatler vermekten kendini alıkoyamıyordu.
Ve bu tombikto hamile kaldı taaa taaa :D

Ben deli gibi kilo alacağımı düşünüyordum çünkü çok ama çok müsaitim. Amma velakin 12 kilo olarak kendim başta olmak üzere herkesi şok ettim :)
Çok şükür normal doğum yaptığım için daha kırkın içinde o aldığım 12 kilo gitti.
Ve muhteşem bebeğim şuan kendini 8 aylık olamasına rağmen uykuyu hiç sevmeyen bir bebek ve sadece kucağımda yürüyerek uykuya dalıyor. Gün içerisinde evi baya turluyorum. Böyle böyle derken diş sancıları uykusuz geceler eh bir de işin içine çalışma hayatı da eklenince oldum mu ben incecik :D 
Sanırım en çok sevindiğim olay bu uykusuz gecelerde hep böyle avuttum kendimi olsun bak yıllardır veremediğin kiloların gitti diye.
Ama öyle ahım şahım bir kilo vermedim 6 kilo verdim ama baya fark etti. Neyse ben halimden memnun yoluma devam ederken insanlar bana ne dese beğenirsin. Kızım bu hal sana hiç yakışmadı biraz kilo al bence.

Ölür müsün öldürür müsün!!!
Yıllarca kilo ver diyen annem bile kızım çok zayıfladın biraz kilo al diyor şaka gibi ya.
İşte sevgili okurcum bu yazıdan çıkaracağımız sonuç ne yaparsak yapalım insanlar memnun olmuyor. Kilo alırsın ver derler verirsin al derler yani hep derler...
Öyle yani fazlaa şaaapmayalım insanları diye yazdım.
Hoşça ve huzurla kal oralarda...

15 Mart 2017 Çarşamba

BENİMLE EVLENİR MİSİN ?

Sevgili okuyucum...
Böyle de yazınca mektuba başlar gibi oldum.
Evet bu giriş kısmını bir kenara koyarsak buraya evlenme teklifleri hakkında ki düşüncelerimi yazmaya geldim.
Nedir bu teklif merakı anlamış da değilim... Zaten hiç bir zaman romantik bir insan olamadım. Aslında özünde romantik biri sayılırım ama bu tip şeylerden pek hoşlanmıyorum. Mesela şiir okumayı çok seviyorum ama biri bana şiir yazsaydı ondan anında soğurdum sanırım.. Galiba bu tip şeyleri samimi bulmuyorum... Şiir mutluluğu değilde mutsuzluğu yalnızlığı çağrıştırıyor bana...
Konudan sapmadan bu yapılan evlilik teklifleri de sanki birileri görsün diye yapıldığını düşünüyorum. Çünkü daha çocuk teklifin cevabını duymadan sosyal medyada videosu paylaşılıyor. Yani bu teklifler sırf sosyal medyada paylaşılsın diye yapılıyor gibi geliyor.
Pek bu kadar eleştiriden sonra ben teklif aldım mı ? Aldım sevgili okurcum ama ne öyle videolar ne de kemanlar, güller falan yoktu.
Nasıl mıydı teklifim...
Sevgili sevgilimle zaten evlilik yolunda ilerlerken hadi artık ailene benden bahset diye diretirken bana evlilik teklifi etse zaten şaşırmazdım. Ya biz ilk sevgili olduğumuzda belliydi evlilik yolunda olduğumuz. Öyle işler anca filmlerde oluyor...
Temmuz ayı bizim tanışma yıl dönümümüzdü. Her yıl o gün yemeğe gideriz o yıl da ramazan temmuz ayına denk geldi biz de o zaman iftara gidelim dedik. Sultanahmet'te güzel bir otelin terasında yer ayırtmış sevgilim. O zamanlar işi şakaya vuruyorduk. Bak eğer teklif edeceksen yüzük falan istemiyorum çünkü ben tek taşımı kendim beğenmek istiyorum diyordum :)
O akşam buluştuğumuzda hava harikaydı benim gibi bir yaz insanı tabi ki yazın sevdiği ile tanışmalıydı. Onu bırakın oğlum bile bana temmuz ayında geldi öyle bir yaz sevgisi bende ki...
Sonra terastaki yerimizi aldık çok güzel bir manzaraya bakıyorduk. Ezan okundu iftarımızı yaptık. Böyle güzel güzel meydanı izlerken fonda farid farjad çalıyordu ki müziğine bayılırım. Birden sevgilim yakınımda konuşmaya başladı ve uzatmaya gerek yok her anımda yanımda ol istiyorum dedi ve cebinden bir yüzük kutusu çıkardı... Ben aha gitti tek taş derken içinden küçük kelebek bir yüzük çıktı o kadar naif ki... Bayıldım bu ince düşünceye... 

İşte benim kelebek yüzüğüm :)

Peki ben mi ne yaptım sevgili okur tabi ki havalara sıçradım evet evet evet diye bağırdım! Ay tabi ki şaka ! Canım benim deyip sarıldım.
Sence de çok hoş ve samimi değil mi bir tek ben böyle düşünmüyorum değil mi... Yoksa tek ben miyim ??
Sen bu konuda ne düşünüyorsun sevgili okur. Sen evlenme teklifi aldın mı ? Ya da nasıl bir teklif isterdin ?
Hoşça ve huzurla kal olur mu.

10 Mart 2017 Cuma

BAHAR RÜZGARI

Merhaba sevgili okurcum yine o en mübarek ve haftanın en güzel gününden.
Ve içimdeki yaz ile şiir saatine de hoş geldin... Şöyle dinlen bir soluklan haftanın şiiri için hazırlan.
Bu hafta şairimiz benim gibi baharı çok seven Cahit Sıtkı Tarancı'dan...
Hava pek bahar olmasa da içimizi bahar tutalım olur mu sevgili okurcum...
Hoşça ve huzurla kal oralarda....



Küçük bir not: kullandığım resimler pinterestten alıntıdır.


Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır 

Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor 
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini 
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim 
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını 
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm 
Sende tattım yemişlerin cümlesini 
Desem ki sen benim için, 
Hava kadar lazım, 
Ekmek kadar mübarek, 
Su gibi aziz bir şeysin; 
Nimettensin, nimettensin. 
Desem ki... 
İnan bana sevgilim inan 
Evimde şenliksin, bahçemde bahar; 
Ve soframda en eski şarap. 
Ben sende yaşıyorum, 
Sen bende hüküm sürmektesin. 
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, 
Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber. 
Günlerden sonra bir gün, 
Şayet sesimi fark edemezsen 
Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden, 
Bil ki ölmüşüm. 
Fakat yine üzülme müsterih ol 
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini 
Ve neden sonra 
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede 
Hatırla ki mahşer günüdür 
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum


Cahit Sıtkı TARANCI

3 Mart 2017 Cuma

HAFTANIN SONU BİR NAKARAT GİBİ

Merhaba çok sevimli bir günden sevgili okur.
Artık kış mevsiminden değil bahardan sesleniyorum sana. 
Şiir okumayı ne kadar sevdiğimi daha önceden okumuştun değil mi ! tık tık
İşte bundan sonra haftanın kapanışını bir şiirle yapalım istedim. 
Umarım çok güzel bir hafta sonu geçirirsin...
Hoşça ve huzurla kal oralarda diyorum ve sözü üstada bırakıyorum....





Özledim sesini ne olur konuş 
Bir gül açtır zamanların ötesinden 
Karanlıklar içindeyim, kapkarayım bugün gel 
Gök mavisinden, deniz mavisinden 
Bana bir şarkı söyle 
İçimde bir şey kımıldıyor 
Gözlerim kan çanağı, yorgunum, uykusuzum 
Bir baksana ne haldeyim deli divane 
Yaralıyım, çaresizim umutsuzum 
Bana bir şarkı söyle 
Yağmur ol yağ üstüme, güneş ol ısıt 
Dökül karanlığıma ışıklar gibi 
Al beni, en uzaklara götür 
Sesin, aksın içimde bir pınar gibi 
Bana bir şarkı söyle 
Bütün renkleri kat birbirine 
Buram buram bir turuncu getir geçen yazdan 
Bir tüy gibi, bir bahar dalı gibi 
Hafiften, inceden, güzelden, en beyazdan 
Bana bir şarkı söyle 
Yağan kar nasıl hazin yağar bilirsin 
Kurşuni bir gökyüzünden ağlamaklı 
İşte öyleyim, kapkarayım bugün gel 
En hüzünlü sesinle, en dokunaklı 
Bana bir şarkı söyle.. 



Ümit Yaşar Oğuzcan